Hindistan’ı tanımak

Kasım ADİL*

fotoğraf: 1922’de Hindistan müslümanları Kurtuluş Savaşı için miting ve yardım toplama kampanyası düzenliyorlar.

 

Hind alt kıt’ası değince göz önümüze ecdadımızın yanında duran Hindli Müslümanlar geliyor. Yüz yıllarca hükümet yöneten Türk sultanları geliyor. Azınlık olmasına rağmen İslam adaleti ile gayr-i Müslim Hinduları yöneten Müslüman hükümdarları geliyor.Ne yazık ki 1857 yılında bu muhteşem kıta medeniyetlerin merkezi İngiliz sömürgesi altına giriyor. Müslümanlar hükümdarlığına son veriliyor. Hindu ve Sih dinine mensup olanlar için bir şey değişmemişti. Hükümet Müslümanlardan İngilizler eline geçmişti. Aynı şekilde köyde fakir bir şekilde yaşayan millet içinde İngilizlerin sömürgesi o kadar tehlikeli mühim bir olay değildi ancak ulemâ camiası başta olmak üzere aydınlar ve ümera için bu bir helaketti. Hind alt kıtasının büyük muhaddisi Şah Abdülaziz Dihlevi(1) (1746-1824) İngiliz sömürgesi hakkında fetva yazar ve Hindistan’ı Dâru’l-İslam değil Dâru’l-Küfür olduğunu ilân eder.(2) Onun başlattığı hareketi kızlarının oğulları Muhammed İshak Dihlevi (ö. 1846) ve Muhammed Yakup Dihlevi (ö.1867) devam ettirdi. Şah Abdülaziz Dihlevi Hindistan’ı İngilizler sömürgesinden kurtarmak için başlattığı hareketlerden en önemlisi TARÎKAT-ı MUHAMMEDİYYE hareketi olup, onu Ahmed Şehîd (ö. 1831) tarafından dinî bir reform hareketi şeklinde başlattı, daha sonra siyasal bir nitelik kazanarak Hint Müslümanlarının, Sihler ’in ve İngiliz sömürgecilerinin siyasî baskılarından kurtulma mücadelesine dönüştü.(3)

Bu hareketin kurucusu Seyyid Ahmed, yardımcısı Şah İsmâil ve çok sayıda taraftarı çok güçlü bir orduya sahip olan Sihlerle yapılan şiddetli savaşta şehit edildiler (24 Zilkade 1246 / 6 Mayıs 1831). Sihler Seyyid Ahmed ’in cesedini yaktılar. Bu savaştan sonra her iki mücahit de “şehit” lakabıyla meşhur oldu. Onların izinden gidenler çeşitli imkânsızlıklara rağmen İngilizlere karşı cihada devam ettiler. Bu mücadele 1857 yılında Sipahiler Ayaklanması ve onun acımasızca bastırılmasıyla son buldu. 1857 yılı halkın yönetime karşı çıkardığı ayaklanması başarısız olunca İngilizler yönetimi tamamen ellerine aldılar.(4)

İngilizlerin Hindistan’a nüfuzu Doğu Hindistan Şirketi sayesinde olmuştu. Şirkete siyasî ve sosyal bazı yetkilerin verilmesi mali ve siyasî gücünün günden güne artırmasını sağladı. Şirket 1765 yılı Hükümetle yapan bir antlaşmaya göre Bengal, Orissa ve Bihar gibi büyük ve önemli şehirlerin vergilerini de toplama hakkını elde etti. İngiliz Hükümeti de bunu fırsat bilerek 1774 yılında ilk kez Hindistan’a vali tayin ettirdi. Tayin edilen valinin asıl amacı ve mücadelesi Hindistan’da İngiliz egemenliğini hâkim kılmaktı.(5)

Sömürgeci İngilizlerin Doğu Hindistan Şirketi Hindistan’ın siyasî, idarî ve sosyal yapısını olumsuz etkiledi. Özellikle Hindistanlı tüccarlar vergi vermek zorunda kaldı ve bu durum karşısında şirketin malları ile rekabet edemez bir hale geldi.(6) Sonuçta sömürgeci İngilizler “Doğu Hindistan Şirketi” eliyle Hindistan halkını her geçen gün fakirleştirdi, ülkede işsizliği artırdı ve geçim umudu kalmayan köylü insanlar şehirlere doğru göç etmek zorunda kaldı.

İngilizlerin ayrımcılık politikası sadece Batılılarla Hintler arasında değildi, belki yerli Hristiyanlarla diğer din mensupları arasında da ayrım yapar İngiliz memurların maaşlarını artırır, ama yerli halkı hatta orta dereceli görevlerden dahi mahrum ederdi. Bunun yanında şirket yetkililerinin halkının din, örf ve âdetlerini küçümsemeleri, aşağılamaları Hindistan’da onlara karşı büyük bir kin ve nefret doğmasına sebep oldu. Bu kin ve nefret 1857 ayaklanması ile kendisini gösterdi.(7)

İngilizler 1857’de Hindu askerlere kutsal saydıkları inek yağından mermilerin vermesi, askerler ve onlara katılan halkın memleketin birçok yerinde isyan başlatmasına ve onlarca İngiliz askerini öldürülmesine sebep oldu. Halkın ayaklanmayla Delhi’yi ele geçirmesi ve II. Bahadır Şah’ı sultan yapması uzak sürmedi. Fakat sultan ve oğlunun basiretsizlikleri sebebi ile bu büyük fırsat elden kaçtı.(8)

İngilizlerin Pencâb Valisi olan Sir John Lawrence (ö.1296/1879), İngiliz ordusunu toparlayarak isyanı şiddetli bir şekilde bastırdı. Lawrence, başkent Delhi’yi 1857 yılında tamamen ele geçirdi ve intikamını halktan çok büyük zulümler ederek aldı.(9)

1857 halk ayaklanması başlangıçta başarılı gibi olmuşsa da ama bütün mıntıkalarda aynı anda başlamaması, Güney Hindistan hâkimleri ve halkı, Haydarâbâd memurları ve Sihlerin İngilizler tarafında yer bir süre sonra İngilizlerin lehine dönmüştür.(10)

O güne kadar “Doğu Hindistan Şirketi” vasıtası ile Hindistan hükümetinin iç işlerine karışan sömürgeciler, bir sene sonra 1858’de çıkarılan kanun ile yönetimi tamamen ellerine almış oldu.(11)

Ramazan Ögtem tezinde şöyle nakil ediyor (12):
Başlangıçta başarılı gibi gözüken 1857 halk ayaklanması, Veliyyüddin Nedvî’ye göre ayaklanmanın bütün bölgelerde aynı anda başlamaması, Güney Hindistan hâkimlerinin ve halkının, özellikle de Haydarâbâd memurlarının İngiliz tarafında yer alması, Sihlerin kendi gönül rızaları ile İngilizlere katılması, devrime katılanlar arasında fikir ayrılığı ve iç çekişmelerin yaşanması gibi sebeplerle bir süre sonra İngilizlerin lehine dönmüştür. Bu başarısızlıkla o güne kadar “Doğu Hindistan Şirketi” vasıtasıyla Hindistan’ın iç işlerine karışan İngilizler, 1858’de çıkarılan kanun ile yönetimi tamamen ellerine aldı.

Hindistan Müslümanları içerisinde yaşanan bu duruma dair endişe taşıyan duyarlı insanlar “hilâfet merkezi” olan Osmanlı Devleti’nden ilgi ve destek bekliyorlardı. Ancak Osmanlı Devleti, bu süreçte kendi problemleriyle uğraşmaktaydı, İslâm dünyasına kol kanat gerecek güçte değildi.(13)

Bu mukaddime kısmından biz 1857 yılından sonraki dönemi tanımak için siyasi ve içtimaı durumu ele almış olduk. Bizim asıl konumuz 1857 sonrası ilmî ve fikrî ekoller ve onların Hind alt kıtasındaki rolüdür. Eğer bir bu ekolleri iyi bir şekilde anlar ve doğru hulasa çıkarabilirsek günümüzün fikri ve ilmî problemlerine doğru çözüm bulabiliriz kantatındayım. O yüzden İngiliz sömürgesinden sonra günümüze kadar mevcut olan her bir ilmi ve fikrî ekolleri ele almak, anları yakından tanımak, onların ilmî ve fikrî görüşlerinin özelliklerini konuşmak çok mühimdir.(14)

(*) Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi, MAMER Akademik Kurul Üyesi

Dipnotlar:
(1) Hayatı hakkında bk. Talât Koçyiğit, “ABDÜLAZÎZ ed-DİHLEVΔ, DİA, I, s.189.
(2) Detaylı bilgi için bk. Abdulhamit Birışık, “Hind Alt kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri”, İnsan Yayınları, İstanbul 2012, 2. bs. s. 62-66.
(3) Hareket hakkında fazla bilgi için bk. M. Naeem Qureshı, “TARÎKAT-ı MUHAMMEDİYYE”, DİA, XXXX, s. 106.
(4) Ethem Rûhi Fığlalı, “19.Yüzyıl Sonlarında Hindistan (Mezhepler Tarihi Açısından Bir Bakış)”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, İzmir, 1983, s.13. 10
(5) Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1950, III, 99; Fığlalı, Hindistan, s.10.
(6) Durmuş Bulgur, “Ticaretten Sömürgeciliğe XIX. Yüzyılda Hindistan ve İngiliz Hâkimiyeti”, Dîvân İlmî Araştırmalar, 2004/2 s.67.
(7) Veliyüddin en-Nedvî, el-İmam Abdülhayy Leknevî, s.17.
(8) Bayur, Hindistan Tarihi, III, 303-312.
(9) Bayur, a.g.e. III, 303.
(10) Nedvî, el-İmam Abdülhayy Leknevî, s.23.
(11) Fığlalı, Hindistan, s.13.
(12) Ramazan Ögtem, “Abdülhayy El-Leknevî ve Et-Ta’lîku’l-Mümecced Adlı Eserinin Değerlendirilmesi”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017, s. 11.
(13) Ramazan Ögtem, “Abdülhayy El-Leknevî ve Et-Ta’lîku’l-Mümecced Adlı Eserinin Değerlendirilmesi”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017, s. 10.
(14) Bu konuda asıl kaynaklarla birlikte bölge uzmanı olan Abdulhamit Birışık “Hind Alt kıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri” kitabı ve değer makaleleri, Zaferulllah Daudi “Pakistan ve Hindistan’da Hadis Çalışmaları” kitabı ve Prof. Dr. Azmi Özcan’ın makaleleri, bunun dışında Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi maddelerinden yararlanmaya çalışılacaktır.

Alakalı